Varlık hakkında eskiden beri birçok düşünce üretilmiştir. Felsefenin temel konularından biri olan “varlık” konusu hakkında konuşmak demek varlık bilimi yapmak demektir ki bu bilime “Ontoloji” denir. Ontoloji bilimi bizim düşünsel üretimimiz olmayan alanla ilgilenir. Bizim düşünsel üretimimizle ilgilenen bilime ise “Epistemoloji” denir. Yani ontoloji "varlık bilimi" ise epistemoloji "bilgi bilimi"dir. Ancak, hemen belirteyim ki ontoloji ve epistemoloji birbirlerinden bağımsız değildirler. Birbirlerini etkilerler ve dönüştürürler. Yani, insan kendi dışında olanı sadece algılamakla kalmaz, aynı zamanda yorumlar.
Töz Nedir?
Duyularla algılanan ontolojiye ait olsa da bu algılanan, her ne ise, daima bir yorumu da beraberinde getirdiğinden epistemolojiye ait olur. Örneğin, bilim adamları gözlemlerinde uzayda yeni bir tür yıldız ortaya çıkarsalar derhal o yıldızın oluşumu veya nitelikleri ile ilgili yeni modeller üretmeye başlarlar. Gözlenen yıldız ontolojiye ait olsa da onun hakkında üretilen modeller veya yorumlar epistemolojiye aittir. Bu açıdan baktığımızda "varlık" tek tek nesneler olarak algımızın konusu olması bakımından ontolojiye, onun mahiyeti ve özellikleri hakkında yapılan yorumlar içerdiğinde epistemolojiye aittir. Nesnelerin kaynağı olan varlık alanına “Töz” diyoruz. Töz kavramı insanın düşünce ürünü olduğundan epistemolojik bir kavramdır. Yani, biz tözü bizatihi, nesneleri algıladığımız gibi algılayamıyoruz. Tözün varlığını varsayıyoruz. Olması "gerektiği" sonucuna varıyoruz. Yani TÖZ zorunlu olarak vardır.
Nesneler için asıl kaynak, cevher veya töz ise insanlar için asıl kaynak, Ruh'tur. Fakat ruhsal alan ile töz alanı farklı iki alan değildir. Bize, insan olarak ruh kavramı töz kavramından daha yakın geliyor. Şu halde töz ile ruh eşdeğer (birbirleri yerine kullanılabilen) kavramlardır.
Ontolojide kalırsak şu soruya ontolojik olarak yanıt verebilir miyiz? Tözün dışında, yani varlık alanı dışında, töz olmayan farklı bir alan olabilir mi? Vereceğimiz her yanıt varlık alanına ait olacaktır. Çünkü “evet vardır” desek töz dışı bir alanının varlığından söz etmiş oluruz ki o da varlık alanına ait olur. “Hayır, tözün dışında başka alan yoktur” desek, varlık alanını onaylamış oluruz.
Şu halde varlık alanının dışında farklı bir alan yoktur ve varlığın karşıtı da yoktur. Fakat mantıken her kavram, karşıtı ile birlikte bir çift halinde oluşur. Şu halde varlığın karşıtı olması gerekmez mi? Varlığın karşıtından söz etmek demek, onu zorunlu varlık olmaktan çıkarıp, keyfi hale getirmektir. Çünkü tek zorunlu iken iki bir seçim getirir. Bu da o ikili şeyin zorunlu olmasını ortadan kaldırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder