insana mutluluk sağlayan soyut sanata insan nasıl ulaştı sorusunun cevabı toplumlara göre değişmektedir. ilkel toplumlarda dış dünya olaylarının gösterdiği belirsizlik ve değişiklik, onların evren hakkındaki bilgilerinin yetersizliğinden ötürü bu toplumları soyut sanata götürmüştür. çünkü, ilkel toplumlar , dünya tablosundaki bu karışıklık karşısında duydukları korku nedeniyle güvenilecek sağlam bir nokta , bir huzur noktası ararlar ve bu huzur noktasını da değişmez, mutlak biçimlerden oluşan soyut sanatta bulurlar. soyut sanat biçimlerinde buldukları bu değişmez, mutlak düzen, onlara emprik dünyanın değişmelerinden ve belirsizliklerinden kaçıp, soyut sanatın değişmez biçimlerinde huzur duymaya götürür. Worringer'e göre , bundan ötürü insanın ilk yarattığı sanat, soyut sanattır. çünkü, natüralist sanat, insanın evren ile kuracağı bir dostluk, bir sempati ilgisi ile ancak kurulabilirdi. bunun için , her şeyden önce , doğanın ve nesnelerin , bir korku objesi olmaktan çıkmaları gerekirdi. buna göre de, natüralist sanatın soyut sanattan sonra gelmesi gerekirdi.
ama buradan hiçir yolda, soyut sanatta ilkel budunların dışında uygar insan toplumlarında rastlanamaz gibi bir sonuç da çıkarmamak gerekir ve böyle bir çıkarım büyük bir yanlış olur. uygar toplumlarda da yine soyut sanat üslubuna rastlanır. ancak , ilkel toplumlarda soyut sanatı doğuran nedenler ile uygar toplumlarda soyut sanatı doğuran nedenler birbirinden farklıdır. şöyle ki; ilkel toplumlar evren hakkındaki bilgisizliklerinden ötürü soyut sanata gittikleri halde, uygar toplumlar daha başka nedenden soyut sanata giderler, çünkü onlar , bilim ve uygarlığın gelişmesi ile evren hakkında yeterince bilgi sahibidirler. worringer , uygar toplumları soyut sanata götüren nedeni felsefi bir kavram olan 'kendiliğinden şey' kavramında bulur. 'ancak insan zekası, binlerce yıllık bir gelişmeyle rationalist bilginin bütün yolunu geçtikten sonra, onda bilmenin en son alınyazısı olarak 'kendiliğinden şey' duygusu yeniden uyanır. ama daha önceden bir içtepi olan şey , şimdi bir bilgi ürünüdür. bilmenin gururundan aşağı doğru yuvarlanan inan , 'içinde yaşadığımız bu görünüş dünyasını ' maja'nın bir eseri, yaratılmış bir büyü, süreksiz, görme sanısına ve rüyaya benzeyen, kendi başına tözü olmayan bir görüntü , insan bilincini çevreleyen bir peçe olduğunu , var ya da yok dememizin kendisi için hem doğru hem yanlış olan şeyi (schopenhauer) tanıdıktan sonra , tıpkı ilkel insan gibi , dünya tablosu karşısında yitik ve çaresiz kalır. '
uygar insan da tıpkı ilkel insan gibi, bu yitiklikten , bu çaresizlikten kurtulmak için mutlak, kendi başına varlığa ulaşmak ister. bunun olanağını da , tıpkı ilkel insan gibi, soyut sanatta bulur. soyut sanatta gemometrik yasal biçimlerde ancak insan özlemini duyduuğu huzur ve mutluluğa kavuşabilir.
görüldüğü gibi worringer, soyut sanatı, bir psikolojik etken, bir içtepi ile açıklıyor. ne var ki, bu soyutlama içtepisi ilkellerde bilinçsiz bir mekanizm ile soyut sanata götürdüğü halde, uygar insanda bu içtepi , bukez bilinçli bir duyguya dönüşerek metafizik bir nitelik elde eder. çünkü, kendiliğinden şeyi, değişmeyen, mutlak varlığı arayan uygar inan, buna soyut sanatta geometrik yasal biçimlerde ulaşır. böyle bir geometrik yasal dünya, ana niteliği ile nesneler dünyasında 'kendiliğinden şeyi' bize gösteren ve daha platon'dan , aristoteles'ten beri felsefede 'eidos' , 'essentia' adı verilen metafizik şeydir. buna göre, soyut sanat, özü gereği metafizik bir sanattır. .
worringer'in , tüm soyt sanatın ana niteliği olarak gösterdiği bu empirik 'realiteden mutlak değişmeyene kaçış' , bir değişmeyen öz arama özelliği , bu metaizik özellik acaba çadaş soyut sanat için de geçerli midir? böyle bir soru, bizi soyut sanatı özce belirlemeye götürür. o halde soyut sanat özce nasıl bir sanattır?
kaynak/ismail tunalı
felsefenin ışığında
modern resimden avangard resme/devam edecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder